Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Lideri Devlet Bahçeli, partisinin küme toplantısında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün kullandığı, “Suriyeli kardeşlerimizin istekli ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen çabası gösteriyoruz” sözlerinden sonra Bahçeli de gündeminde mültecileri aldı.
Bahçeli, “Düzensiz göç ve sığınmacı meselesini, serinkanlı ve sağduyulu biçimde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve ulusal çıkarlarımıza muvafık halde tahlil etmek, önlem geliştirmek mecburiyetindeyiz” diye konuştu.
MHP önderinin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
HİÇBİR PERİYOTTA BUGÜNKÜ ÜZERE ARTMADI: Global ekonomik faaliyet tarihin hiçbir periyodunda bugünkü ölçekteki üzere artmadı. Yaygın ekonomik yıkımlar bugünkü üzere tehlikeli bir eşiğe dayanmadı. Batılı ülkeler yıllarca yüksek ekonomik büyümeyi koruma edebilmek için ağır ekolojik ve insani maliyetlere göz yumdular, tahrik ve teşvik ettiler. Fakat bu sürecin sonuna geldiklerinde kendi dışındaki ülkelere ekonomik kalkınma ve gelişme bazında zorlayıcı dayatmada bulunmaktan geri durmadılar. Adaletsizliğin ve eşitsizliğin karar sürdüğü global siyaset ve ekonomik tablonun yegane hatalısı bize nazaran malumdur ve aç gözlülükleriyle mazlumların iliğini kurutan emperyalist nobranlıktır.
Bizim vicdan medeniyetimiz, gönül memleketimiz kimsenin deri rengine, faal kökenine, lisanının kaynağına bakmamış, böylesi bir ayrımı sorun yapmamıştır. Ne kadar paylaşırsak o kadar tok oluruz.
HER ÜLKENİN ORTAK SANCISI: Küresel enflasyonun tırmanışı her ülkenin ortak sancısıdır. Bu sorunun nasıl çıktığı belirlidir. İman ışığı olmadan gözün görmeyeceğini, gönlün hissetmeyeceğinin farkındayız. Bu sıkıntı günlerde rabbimden niyazım kötülere fırsat vermemesidir. İnanç ve irade birliği ile inşallah sıkıntılarımızı aşacağız.
FİLİSTİNLİ GÜNAHSIZLARA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM: Bu ramazanda da İsrail güvenlik güçlerinin Filistinli kardeşlerimize reva gördüğü şiddet sahnelerini, Mescid-i Aksa’ya yönelik mütecaviz hareketlerini kınıyorum. Kutlu ceddimiz Filistin’i 400 yıl tek top mermisi atmadan huzur içinde yönetmiştir. Mescid-i Aksa’nın maneviyatına ve tarihi statüsüne ziyan vermeye çalışmak kabul edilemez bir ilkelliktir. Ateşle oynamaktır. Yalnızca bölgesel değil, global felakete davettir. İsrail’i, haksız ve hukuksuz hücumlarından vazgeçmeye davet ediyor. Çıkan olaylarda hayatlarını kaybeden Filistinli günahsızlara Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize şifalar diliyorum.
MİLLİ BİR SORUMLULUK: Mültecilerin, göçmenlerin ve sığınmacıların trajedileri bir öbür vahim mevzudur. Ülkelerindeki savaş, açlık, hastalık ve istikrarsızlıktan ötürü yerinden kopup Akdeniz ülkelerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan binlerce göçmen uygar dünyanın gözü önünde balıklara yem olmaktadır. Kıyılara vuran cansız vücutlar, biçare beşerler elbette hepimizin yürek sızıdır. Bize nazaran hakikat, dikte ve gösterilmek istenenden farklıdır. Dünyada, bir yerden öteki bir yere yanlışsız hareket halinde olan, konutundan barkından kopup öbür coğrafyalarda gelecek arayan göçmen sayısı 300 milyona yaklaşmıştır. Savaş, çatışmadan kaçan mülteci sayısı 80 milyonu aşmıştır. Beşeriyet çok önemli bir meseleyle yüz yüze kalmıştır. Bu sorun ya eşgüdüm halinde ve külfetin ortak paylaşımı yoluyla tahlile kavuşturulacak, ya da gelecekte önü alınamayan ölümcül gelişmelere meydan açılacaktır. Ulusal bekamızın tarihi sürekliliğini canlı tutmak, mazi kayıtlarını gelecek amaçlarıyla eklemleştirip kültürel zenginliği korumak en önemli vazifemizdir. Bize nazaran, Türkiye’nin bekası, hudut aşan sistemsiz göçlerin akıbetiyle ve denetim dışı akınıyla yakından ve karşıt orantılı irtibatlıdır. Bu sorunun el birliği ile istismarına çanak tutmadan, provokasyon ortamını benimsemeden, akılcı, adilane, insani ve vicdani, kalıcı stratejilerle esaslı bir biçimde çözmek, ulusal bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir. Türk milleti zorda kalanlara, darda olanlara uzanacak el, bekleyenlere deva arayanlara, imdat çığlığı atanlara bigane kalmamış, Suriyeli sığınmacılara kapısını sonuna kadar açmıştır. Bu tutum, asil bir tutumdur. Türk milleti mazlumların yanındadır. Türk milleti beklenen, sevilen, özlenen bir beşeri kudretin ismidir. Sistemsiz göç ve sığınmacı problemini, itidalli ve sağduyulu formda kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve ulusal çıkarlarımıza muvafık halde tahlil etmek, önlem geliştirmek mecburiyetindeyiz.
SIĞINMACI KONUSUNDA DUYGUSALLIKTAN ARINARAK TÜRK MİLLETİNİN GÜNDEMİNDEN KADEMELİ BİR BİÇİMDE ÇIKARMAKLA MESULÜZ: Anadolu coğrafyasının en az yüz yıl, hatta 500 yıl sonraki nüfus yapısının nasıl olacağını, bu kapsamda doğabilecek beklenen risk ve tehditlerin objektif boyutunu bütün taraflarıyla hesaba katmak, muhasebesini yapmak zorundayız. Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız. Biz yalnızca bu periyoda değil, geleceğin Türk varlığına, Türk coğrafyasının her karışına köşesine karşı da maddi ve manevi sorumluluklar taşıyoruz. Bizden sonraki jenerasyonlara kuşku duyacakları, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası asla ve kat’a bırakamayız. Allah şahit ve kerimdir, Türklük ne bugün ne gelecekte öz yurdunda garip, parya olmayacaktır. Bilakis hizmet eden alçakların oyununu vatan ve millet sevdasındaki yükseliğimizle boğacağız. Biz nizamlı göç ve sığınmacı konusunda duygusallıktan arınarak, gerçekçi temele oturtmakla ortak iradeyle Türk milletinin gündeminden kademeli bir biçimde çıkarmakla mesulüz, muktediriz.
CEPHELEŞMELERİN AÇTIĞI ÖFKE VE NEFRET ÇUKURLARI FECİ SONUÇLARA KAPI ARALAYACAK: Son günlerde ülkemizde süreksiz muhafaza statüsü ile bulunan Suriyeli sığınmacıları mazeret ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturma arayışında olan misyonlu provokatörlerin devrede olduğu görülmektedir. En küçük uyuşmazlığın toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir. Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar dış terbininin de olduğu görülmektedir. Cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları, feci sonuçlara kapı aralayacak. Makûs niyet sahipleri bir kıvılcımın nereye yayılacağını ya bilerek ya bilmeden siyasi ve toplumsal hareket halinde.
DÜZENSİZ GÖÇ, İSMİ KONMAMIŞ BİR İSTİLADIR: Bağcılar’da bir densizin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Altındağ’da yaşananların toz bulutu bile dağılmış değildir. Türkiye’de süreksiz muhafaza statüsünde bulunuyorken, asayiş ve toplumsal huzuru kimler bozuyorsa, derhal gözünün yaşına bakılmadan hudut dışı edilmeli. Türkiye, onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye’de hakim ve güç irade Türk milletidir. Huzur bozucu fiillerin failleri yaptıklarının bedelini misli ile ödemelidir. Bugüne kadar hükümet bugüne kadar odunsuz duruş sergilemiştir. Marazi zihniyet sahipleri görmese de yalın gerçek budur. MHP, hudut aşan göçler konusunda en hazırlıklı partidir. Bizi eleştiren, niçin susuyorsunuz diyen kim varsa ya bilgisiz ya da takip özrü çeken zavallılardır. Bizim açığımızı arayanlar, evvel yama tutmayan yırtıklarınızı dikin! MHP’nin sistemsiz göç konusunda ve süreksiz muhafaza statüsüyle Türkiye’de bulunanlara yönelik temin ettiği siyaseti açıktır. Sistemsiz göç, ismi konmamış bir istiladır. Önüne geçilmelidir.
BAYRAM GÜNLERİNDE ÜLKELERİNE GİDEBİLEN SURİYELİ SIĞINMACILARIN TEKRAR GERİ DÖNMESİNE GEREK YOKTUR: Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem gerçek hem mümkün değildir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır kurallar ortadan kalkar kalkmaz inançlı ve istekli halde uğurlamak da asıl önceliğimiz, teklifimiz ve gayemizdir. Konuğun ve misafirliğin müddeti sonludur. Türk milletin nüfus dokusunun, huzur ve güvenliğinin sağlam asıllara dayandırılması vazgeçilmezimizdir. Önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmesine gerek yoktur. Suriye’de ateş söner sönmez herkes meskenine barkına Türkiye’nin teminatı altında kavuşmalıdır. (HABER MERKEZİ)
